Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 55. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Bbw

Eve geldiğimde saat 19:30’a geliyordu, kapının önünde bir sürü kadın ayakkabısı vardı. Üstelik içerden bangır bangır müzik sesi ve kadınların, kızların sesleri geliyordu. Şimdi içeri girip rahatsız etmeyeyim diyerek annemlere çıktım. Ama kapıya vurmama rağmen kimse açmadı. Demek ki o da halen aşağıdaydı. O zaman mecburen eve girecektim. Anahtarımla açtım kapıyı. Sessizce girdim içeri. Girişteki hol karanlıktı. Salonun ışığında ortada oynayan kadınları, kızları görüyordum şimdi, ama onlar kapının açılıp kapandığından habersizdi ve beni görmüyorlardı.

Salonun ortasında büyük bir boşluk yaratmışlardı. Masa ve sandalyeleri, koltukları iyice kenara çekmişler, ortayı pist gibi açmışlardı. Ve şimdi o pistin ortasında birkaçı bir oyun havası eşliğinde oynuyordu. Ortadaki Semanur hemen kendini belli ediyordu. Evet, haklı çıkmıştım. Giydiği uzun pardesünün altında siyah bir mini etek varmış meğerse. Eteği nerdeyse bir karıştı. Onun da üzerine beyaz, önü fırfırlı dar bir gömlek giymişti. Gömleğin üst düğmeleri açıktı, beyaz koynu ve memelerinin çatalı görünüyor, her oynayışı ve zıplayışında götü ve memeleri hop hop sallanıyordu. Pürüzsüz ve bembeyaz bacakları o anda yarağımı sertleştirmişti bile. Uzun kumral saçları beline dökülüyordu, bağlamamıştı saçlarını ve oynadıkça oluşan rüzgârda sallanıyordu. Benim müstakbel karım Refiye de aynı onu ilk gördüğüm düğündeki gibi oynuyordu. Karşısında kızıyla birlikte, elinde mendil, kendini oyuna kaptırmıştı. Memeleri, götü sallandıkça sallanıyordu.

O sırada karşı koltukta oturan bir kadını gözüm ısırdı. Evet, o Mualla hanımdı. Yani minyon Esma’nın kaynanasıydı? Mualla ellili yaşlarında bir kadındı, ama daha genç gösteriyordu. Kısa siyah bir etek giymişti, koltukta bacak bacak üstüne atmış, pürüzsüz, biçimli bacakları kalçalarına kadar açığa çıkmıştı. Üzerinde leopar desenli ve derin bir göğüs dekoltesi olan bluz vardı. Memelerinin çatalı görünürken koltukta elleriyle alkış tutuyor, sağa sola sallanarak oynayanlara katılıyordu. Acaba burada ne işi vardı?

Az sonra köşedeki sandalyede oturan Esma’yı da fark ettim. Boyunun ufaklığı kalabalığın arasından ilk anda onu görmemi engellemişti. O da sandalyede sağa sola sallanarak oynayanlarla birlikte tempo tutuyordu. Gene geçen seferki gibi süslenmişti. Başında allı pullu bir türban, üzerinde de kaynanasının bluzu gibi leopar desenli, tek parça bir elbise vardı. Boyunun ufaklığına rağmen memelerinin büyüklüğü hemen kendini belli ediyordu. Elbisenin beli vücuduna yapışmış gibiydi. Elbisenin derin bir göğüs dekoltesi vardı, ama Esma içine beyaz bir body giymişti dekolteyi kapatmak için. Bu ikisinin ne işleri vardı burada?

Karım ve Özge koltukta oturuyordu. Özge’nin yanakları kızarmış ve terlemişti. Onun da epey oynadığı anlaşılıyordu. Göğsü aldığı nefesle bir inip bir kalkıyordu. Üzeri tüllü mor renkli kapalı bir abiye elbise giymiş, başını da parlak beyaz bir şalla bağlamıştı. Elbisenin belini, ki tam memelerinin altına gelmişti, taşlı bir kemerle bağlamıştı. Evin içinde olmasına rağmen yüksek topuklu siyah bir ayakkabı vardı ayağında. Ayakkabının yeni olduğu belli oluyordu, yoksa karım hayatta izin vermezdi evde onu giymesine. Karımın kucağında küçük bir bebek vardı. Karım kimin olduğunu bilmediğim bebeğe sıkı sıkıya sarılmıştı. Esra görünmüyordu. Masanın, sehpaların üzerinde pasta ve kurabiye tabakları, bardaklar duruyordu.

Annemse bir köşede oturmuş, oynayanlara bakıyordu. Semanur’un mini eteğinden ve Mualla’nın görünümünden rahatsız olduğu bakışlarından anlaşılıyordu annemin. Annemin yanında yengem oturuyordu. Demek o da gelmişti. Önü yırtmaçlı, siyah bir etek giymişti. Yırtmacın arasından beyaz ve dolgun baldırı görünüyordu. Açık mavi, dar bir bluz giymişti. Başındaki türbanı ile bluzun yakası arasından beyaz koynu görünüyordu. Ayağında, burnu açık, ince topuklu bir terlik vardı. Yengemin böyle giyindiğini hiç bilmezdim. 59 yaşındaydı. Ama buna rağmen yüzüne de bir miktar boya sürmüştü. Dayımdan sonra evlendiği adamın zengin olması belki de onun böyle giyinmesine sebep olmuştu.

Ama oynayanların arasında beni en çok şaşırtan ve etkileyen iki kişiydi. Bunların ilki Dilber’in kızı Gonca’ydı. Ben onu efendi, hanım hanımcık genç bir hanım zannederken, şimdi salonun ortasında, elinde pembe bir mendille kıvırta kıvırta oynuyordu. Hem de ne kıvırtma! Uzun ve geniş bir etek giymişti. Beyaz ve ince bir etekti. Oynarken götünü sağa sola çalkalıyordu devamlı. Üzerine yapışmış gibi duran pembe, uzun kollu bir bluz vardı. Dolgun ve dik memeleri bluzun altında kendini belli ediyordu. Onu bu şekilde ilk defa görüyordum doğrusu. Çorapsız ayakları, ayak bilekleri eteğin altından görünüyor, bazen de oyuna kendini kaptırıp uzun eteğini eliyle yukarı çekiyordu. O zamanlarda da bembeyaz baldırları çıkıyordu ortaya. Götü ve memeleri deli gibi löpür löpür sallanıyordu Gonca’nın. Böyle bir kadını salak kocası çocuk doğuramıyor diye boşamıştı.

Gonca’nın karşısında benim tanımadığım, belki 35-36 yaşında uzun boylu ve dolgun hatlı, türbanlı bir kadın vardı. O da aynı Gonca gibi çok fena çalkalıyordu. O da pembe ve ince, uzun bir etek giymişti. Eteğin alt kısmı geniş, üst kısmı ise dardı ve koca götünü sarmıştı. Eteğin dizlerine kadar gelen kısmında şifon vardı, ama dizlerinin altındaki tüllü kısımdan bacakları görünüyordu. Gonca ile karşılıklı oynuyordu. Ara ara götlerini birbirlerine vurarak oynuyorlardı. Kadının vücudunun her tarafı bıngıl bıngıl sallanıyordu. Üzerinde dar, beyaz bir gömlek vardı ve gömleğin altındaki sutyeni olduğu gibi belli oluyordu. İri memeleri aşağı yukarı sallanırken, Gonca ile beraber adeta dansöz gibi kıvırıyorlardı.

Sanki bu ikisinin vücudunda hiç kemik yok gibiydi. Vücutlarının her tarafı ayrı ayrı oynuyordu. Göt yanaklarının sağa sola, aşağı yukarı sallanışları, memelerin zıplayışları, dudaklarından çıkan sesler, yanaklarındaki, alınlarındaki ter damlaları… Camlar kapalıydı, belki de dışarıya müziğin sesi gitmesin diye kapalı tutmuştu karım. Ama bu da içerinin sıcağını daha da artırmıştı. Bu görüntüler karşısında yarağım iyice sertleşmeye başlamıştı.

O sırada banyodan Esra’nın çıktığını gördüm. Ona aldığım altın kolye boynundaydı. Esra kolej kızları gibi giyinmişti, Semanur’un eteğinden biraz daha uzun pileli, okul eteği gibi bir etek vardı. Ayağında da ablasının giydiğinden daha yüksek topuklu bir ayakkabı. V yakalı, beyaz, kısa kollu bluzunun altındaki dik memeleri belli oluyordu. Saçları dalgalıydı. Kar gibi beyaz bacakları eteğinin altında adeta parlıyordu. O da kendini oyuna verdi ve ortada ellerini çırparak oynamaya başladı. Oynayıp zıpladıkça pileli eteği de açılıp duruyor, kalçaları görünüyordu.

Salonun ortasında, amların, memelerin ve götlerin dansı vardı aslında. Her birinin vücudunun kıvrımları arasından ter damlacıklarının aktığını tahmin edebiliyordum. Sutyenlerinin içindeki memelerinin, meme başlarının ter içinde kaldığını, o eteklerin altındaki pamuk külotların sakladığı am ve götlerinin de terden sırılsıklam olduğunu düşünüyordum. Örneğin Gonca’nın amının dudaklarının bile terlediğini, karşısında oynayan adını bilmediğim uzun boylu kadının göt deliğinin ağzının terle kaplandığını, meme uçlarında da ter damlacıklarının olduğunu düşündüm. Onları dilimin ucuyla kurtköy escort bayan ufak ufak, damla damla emerdim şu anda fırsatım olsa.

Şu tanımadığım kadınındı herhalde karımın kucağındaki bebek. O zaman bu kadın demek ki evliydi. Öteden beri evli kadınların sikiş konusunda daha deneyimli, bilgili olduğuna inanmıştım. Bu kadının da epey tecrübeli olduğunu tahmin ediyordum. Kocası acaba onun göt deliğinin ağzını hiç yalamış mıydı? Yada Gonca’yı salak kocası hangi pozisyonlarda sikmişti. Amcığını hiç yalamış mıydı? Bunları eskisinden daha fazla düşünmeme büyünün etkisini kaybetmesi sebep oluyordu.

Bunları düşünüyor, köşede, karanlıkta durmuş izliyordum onları. Yarağım sertleşmişti. Neredeyse ayakta 31 çekecektim. O ara müzik sesi kesildi. Oynamayı bıraktılar. Beni fark etmelerinden korktuğum için kısa bir an ne yapacağımı düşündüm. Eve yeni gelmiş gibi yapacaktım. Kapıyı açıp kapadım sertçe…

Az sonra karım, kızarmış, terli yanaklarıyla karşıladı beni. Holün ışığını yakmıştı. Yarağım sertleştiğinden anlamasın diye eğildim ve ayakkabımı çıkaramıyormuş gibi yaptım bir süre. Karım gelmeme kızmamıştı. Bana, “Hoş geldin!” dedikten sonra, “Biz de yeni bitirdik, sen de tam denk geldin!” dedi. Beni içeri almadan önce de, “Hanımlar kocam geldi, ona göre!” dedi bağırarak. Bana, “Sen biraz bekle burada!” diyerek kırmızı rujlu dudaklarıyla yanaklarımdan öperken yanağındaki teri yanaklarımı ıslattı. Çok güzel bir koku geliyordu üzerinden. Üzerindeki turkuaz renkli elastik elbisesi vücudunu iyice sarmış, üstelik terden de bir miktar ıslanmıştı.

O küçük holde, içerdekilerin bizi göremeyeceğini düşünerek, karımın götünü avuçladım sıkıca. Karım fısıldayarak, “Ayy, ne yapıyorsun, görecekler!” dedi. Bunu söylerken korktuğunu anladım. Karımın götünde külot lastiği, külot izi yoktu. Elbisenin arkası, biraz da terden olsa gerek, karımın götüne yapışmıştı. Götünün yarığı belli oluyordu. Ama külot izi görünmüyordu. Acaba karım tanga külot mu giymişti?

Karım önümden geçerek beni salona aldı. Adını bilmediğim kadın hariç herkesi tanıyordum zaten. Ama Mualla ve Esma’yı tanımıyor görünmem gerekliydi. Karım o kadını göstererek, “Rabia hanım da Esra’nın sınıf arkadaşının annesi!” dedi. Kadın gömleğinin üzerine ince, uzun kollu bir hırka giymişti ve bütün düğmelerini kapatmıştı. Hırkanın altında ne olduğunu ben görmüştüm oysa. “Memnun oldum!” diyerek elimi uzattım. Rabia ufak bir tereddütten sonra elini uzattı, parmaklarının ucunu tutabildim yalnızca. Rabia’nın da yanaklarında, alnında ter damlacıkları vardı. Yüzü pamuk gibi beyazdı ve gözleri de ela idi. Rabia’ya, “Ee, kızınız nerde?” dediğimde, karım, “Biraz rahatsız oldu, kızların odasında yatıyor!” dedi. O sıra Rabia, “Abla biz gidelim, zaten geç oldu, sen Elifnur’u çağırabilir misin?” dedi. Esra, Semanur ve Gonca ortalarda yoktu. Bir anda kaybolmuşlardı. Yengem de türbanıyla açık kalan koynunu kapatmıştı şimdi.

Daha sonra karım Mualla ve Esma’yı göstererek, “Mualla hanım Esra’nın ilkokul öğretmeniydi. Sağ olsun davetimizi geri çevirmedi, bu da onun gelini Esma hanım!” diyerek onları tanıştırdı. Garip bir tesadüf olmuştu bu. Karşılıklı bir tiyatro oynuyorduk. Onları ilk defa görüyormuş gibi yaparak, “Merhaba, hoş geldiniz!” dedim. Onlar da aynı şekilde karşılık verdiler.

O sırada içerden Semanur çıkageldi. Üzerinde gene sabahki pardesüsü ve başında türbanı vardı. Karım bunun için bekletmişti girişte beni. Onun ardından Gonca geldi. O da pardesüsünü giymişti. İkisinin de pembeleşmiş yanaklarından ter akıyordu. Gonca bana bakmamaya çalışıyordu bu sırada. Özge’nin bakışlarında her zamankinden daha sert bir ifadeyi seziyordum. Ne olduğunu anlayamamıştım bir türlü.

Az sonra Esra eteğini ve topuklularını çıkartmış, yalınayak, kot bir pantolonla geldi. Yanında, yaklaşık 1.80 boyunda, ama onun yaşlarında, yüzünde yoğun bir makyaj olan kapalı bir kız vardı. Demek ki Elifnur buydu. Resmen at gibi bir kızdı. Parlak taşlarla süslü toprak rengi bir türban vardı başında, başını sıkıca bağlamıştı. Üzerinde de gene toprak rengi ve taşlarla süslenmiş uzun ve dar bir elbise vardı. Esra’nın yaşıtı ve sınıf arkadaşı olmasına rağmen, memeleri Esra’nınkilerden daha büyük ve dolgundu. Beni görünce çok utandı. Boyuna posuna karşın utangaç ve içine kapanık bir kız olduğu belli oluyordu.

Rabia Hanım, kızına, “Elifnur, aşkım, Osman beye merhaba desene, Esra’nın üvey babası o!” dedi. Bunu söylerken yan gözle karıma baktığını sezdim. Karımın kendinden genç bir kocasının olması diğer kadınları çok düşündürüyordu, belki de kıskandırıyordu. Rabia da bu yüzden yan gözle bakmıştı karıma. Elifnur uykulu gözlerle ve utangaç bir halde fısıldar gibi, “Merhaba!” deyince, ben de ona “Merhaba!” dedim.

Bütün bunların arasında, Rabia ve Elifnur ve bir de şirin tatlı bir kız olan bebekleri gittiler. Biz bize kalmıştık. Semanur, Gonca, Refiye ve kızını ben bırakacaktım evlerine. Karım Mualla ve Esma’yı da bırakmamı istedi. Onlar itiraz etseler de karımın lafı baskın çıkmıştı. Onlar hazırlanırken ben de banyoya girdim. Külotumun önünde ıslaklık olduğunu gördüm. Az önce gördüklerim yarağımdan zevk sıvılarının gelmesine neden olmuştu. 31 çekmemek için kendimi zor tuttum.

İçeri döndüğümde götüreceklerim hazırlanmıştı. Birlikte arabaya atladık. Refiye ön koltukta Mualla ile birlikte sıkışık bir halde oturuyor, arkada da diğer dördü oturuyordu. Esma minyonluğunun faydasını görüyordu şimdi. Mualla benden yana, Refiye ise camdan yana oturuyordu. Mualla’nın kısa eteği oturma pozisyonunun da verdiği rahatsızlıkla iyice açılmıştı, sol kalçası meydandaydı. Arabanın içinin karanlık olması, yan gözle Mualla’nın kalçasına bakmama fayda sağlıyordu.

Semanur, “Osman abi tebrik ederim, Refiye ablayla evleniyormuşsun!” dediğinde çok şaşırdım. Refiye, bu söze bozulduğumu görünce, “Ceren ağzından kaçırdı!” dedi. Ceren arkada sessizce oturuyordu bu sırada. Gonca ise ağzının ucuyla, “Tebrik ederim!” dedi sadece. Ben onun bir şeyi olmasam bile sanki bunu duyduğuna üzülmüş yada kızmış gibiydi. Ama onun bu sözleri bende onunla ilgili yeni düşünceler uyandırdı. Mualla ve Esma da beni ve Refiye’yi tebrik ettiler. Mualla patavatsızlığını göstererek, “Artık yeğenimizi seneye alırız kucağımıza!” dedi ve bir kahkaha patlattı. Refiye bozulmuştu bu söze.

Önce Refiye ve Ceren’i, ardından Gonca ve Semanur’u bıraktım evlerine. En sona Esma ve Mualla kalmıştı. Mualla şimdi ön koltukta daha rahattı ve bu rahatlığını bana göstermekten geri kalmıyordu. Az önceki gibi sol kalçası meydandaydı ve otururken de bacaklarını açmıştı iyice. Yani karşısında olsam eteğin içindeki külotunu rahatça görebilirdim. Esma’nın evinin önüne gelince, Esma arabadan indi. Ben Mualla’ya, “Siz inmiyor musunuz?” diye sorunca, “Ay, yok, ben kendi evimde kalıyorum bu ara!” dedi. Esma Mualla’ya ve bana manidar ve hafif kızgın bakışlar atıp, “İyi geceler!” diyerek evine girerken, ben Mualla’yı evine bırakmak için arabayı sürdüm.

Evi 15-20 dakikalık bir yoldaydı. Karanlık caddelerden geçerken vites kolundaki sağ elimi onun kalçasına attım. Mualla sanki bunu yapmamı bekliyormuş gibi elimin üzerine kendi elini koydu, “Çok şanslı adamsın, talibin çok. Çok güzel bir karın var, ama yeni bir tane daha alıyorsun bakıyorum!” dedi, ankara escort bayan ardından şuh bir kahkaha attı. Mualla da güngörmüş, geçirmiş bir kadındı ve neyin ne olduğunu iyi biliyordu. “Gelinimle yattığını biliyorum!” dediğinde, ben bu sözlerin arkasından ne geleceğini bilmediğim için sessiz kaldım. Mualla, “Gelinimle benim dünya görüşlerimiz farklı, ama erkek tercihlerimiz aynı!” diyerek gene bir kahkaha attı.

Sonra, “Onunla yatmana kızmıyorum, o da sonuçta yalnız bir kadın. Birkaç kez oğlunun porno dergilerine bakarken yakalamıştım onu!” dedi. Elimi kasıklarının arasına almıştı bu arada Mualla. Ben elimi serbest bırakmıştım. Arada bazen vites değiştirmem gerektiğinde mecburen elimi çekiyordum. Öyle zamanlarda otomatik vitesli bir arabam olsa keşke diyordum kendi kendime. Mualla azgın ve açık sözlü bir kadın çıkmıştı. “Beni sikmeni, bağırtmanı istiyorum. Bu gece bende kal, bağırt beni, hayvan gibi sikmeni istiyorum!” demeye başladı.

Kadın manyak çıkmıştı resmen. Elimi çektim kasıklarından ve “Orospu gibi davranma, bu ne biçim hareketler?” dedim. Mualla bu kez süt dökmüş kedi gibiydi. “Özür dilerim, kaç zamandır hayatımda kimse yok. Çok yalnızım!” dedi. Diğer kadınlardaki yarak özlemi Mualla’da da vardı. “Bu gece olmaz, eve dönmem gerek. Karım şüphelenir yoksa!” dediğimde, Mualla, “Tamam, ama beni ihmal etme. Bak, evimi de öğrendin zaten!” dedi. Evinin önüne gelmiştik o ara.

Mualla inerken çantasından bir kâğıt çıkardı. Üzerine bir şeyler yazdı. Baktım, bir internet adresiydi bu. “Ne bu?” dediğimde, “Bu siteye üye ol. Ama paralı bir sitedir. Biraz elini cebine atman gerekecek. Ama korkma, güvenilir bir sitedir!” dedi. “Üye olunca ne olacak?” diye sorduğumda, “Bana haber ver, ne olacağını sonra görürsün!” dedi. Yanaklarımdan öperek arabadan indi. Büyük bir binanın giriş katındaydı dairesi. Mualla kıvıra kıvıra evine girerken, ben de eve dönmek üzere yola çıktım.

Eve dönerken yol boyu aklım Rabia ve Gonca’nın sallanan göt yanaklarında, memelerinde kalmıştı. Gözlerimin önünden onların oynamaları bir türlü gitmiyordu. Hele de Rabia’nın. Uzun boylu, yapılı bir kadındı. Güzel ela gözleri vardı. Kocasının çok şanslı olduğunu düşündüm. Hem sonra Gonca’ya ne demeliydi? O ne biçim çalkalamaydı öyle! Sanki eteğin altında hiçbir şey yoktu ve tombul göt yanakları o serbestlikle deli gibi sallanıyordu. Onu bir an önce sikmek için yanıp tutuştuğumu anladım. Rabia ise evli barklı bir kadındı, benim için hayaldi yani onu sikmek.

Eve geldiğimde yengem ve annem yukarı çıkmıştı. Babam evde yoktu, bir iş için akrabalardan birinin yanına Ankara’ya gitmişti. Karım sandalyede oturuyordu, ablasının rahatsızlandığı için erkenden gittiğini söyledi. Onun için görememiştim Zarife’yi. Elif de küçük çocuğu rahatsızlandığı için gelememişti. Özge halen abiye kıyafetle duruyor, ayağındaki topukluları da çıkartmıyordu. Gerçi karım da elbisesinin içindeydi. Özge koltukta bacak bacak üstüne atmış, bana sinirle bakıyordu. Bir anda annesine, “Bir adamın bir tane karısı olur, anne sen buna nasıl izin veriyorsun?” dedi. Karım kızının bu sözüne çok kızdı. Ben karım ne diyecek diye beklerken, karım Özge’nin üzerine yürüdü ve sağ eliyle suratına sağlam bir tokat attı. Hemen ardından da, “Koca benim değil mi? Sana ne? Siktir git odana!” diye bağırdı. Esra koşup geldi o sırada. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Özge’nin suratı kıpkırmızıydı. Ben de böyle bir tepkiyi beklemediğimden bir şey diyemedim. Özge neye uğradığını şaşırmış bir halde koltuktan kalktı ve odasına gitti. Özge gidince, karım, “Bu sürtük çok olmaya başladı. Sana ne benim kocamdan? Sen kimsin bee?” diye bağırıyordu. Karım böyle bağırınca, ben de karıma, “Sus artık, kes sesini!” diye bağırdım. Karım bana bir şey diyemediği için koltuğa kös kös oturdu.

O esnada kapı vuruldu. Yukardan annem ve yengem gürültüye gelmişti. Esra onlara kapıyı açtı ve hemen ardından olan biteni anlattı. Annem bana ve karıma bağırıp çağırdı epey bir zaman. Yengem ise sessizdi. Bir süre sonra kızlarla annem ve yengem yukarı çıktı, ben karımla yalnız kaldım. Karım bana sarılarak ağlamaya başladı, “Seni çok seviyorum!” deyip duruyordu.

Bir süre sonra geçti ağlaması. Etraf halen dağınıktı. Mutfağa geçti ve az sonra elinde koca bir tabak pasta, yanında tatlı ve kurabiyelerle döndü. Büyük bir bardağa da meyve suyu koymuştu. Karnım epey acıkmıştı, hepsini yiyip bitirdiğimde biraz kendime gelir gibi oldum. O sırada da kapı vuruldu gene. Gelen yengemdi. “Kızlar bu gece yukarda yatsın, ben de sizde yatayım. Annen bir de yatak açmasın bana ayrıca!” dedi.

Karım kızların odasında yengeme yatak hazırlarken, ben bir süre yengemle oturdum. Yengem aynı şekildeydi. Kadın kadınayken açıkta kalan beyaz koynunu gene türbanıyla kamufle etmişti. Elini de eteğinin üzerine atmış, yırtmacını ve bacaklarının görünmesini engelliyordu. Topuklu terlikleri ayağındaydı. Yengem bu haliyle hanım ağalara benziyordu.

Az sonra karım ona yatağının hazır olduğunu söyleyince, yengem ağır ağır kalktı. Bana, “Hayırlı geceler!” diyerek, koca götü eteğinin altında sallana sallana yatmaya gitti. Yürürken terlikleri ‘Tak, tuk’ ses çıkarıyordu. Karım odanın kapısını kapatacakken, yengem, “Ay kapatma, zaten çok sıcak!” dedi. Karım kapıyı aralık bıraktı.

Benim de uykum gelmişti, yorgundum. Yatak odasına geçtim, ama aklım eve geldiğimde gördüklerimdeydi. Küçük gece lambasını yaktım, soyundum, yatağa girdim, yarağımı sıvazlamaya başladım. 5-10 dakika kadar sonra odanın kapısı açıldı ve karım girdi içeri. Işığı yakınca karım gördüğü karşısında çok şaşırdı. Çünkü battaniyeyi üzerimden atmıştım, kalkık ve iyice sertleşmiş yarağım tavana doğru dikilmişti. Karım bu manzarayı görünce elini ağzına götürdü, “Ay, tövbe tövbe, Osman bu ne böyle?” dedi. Ben de, “Gel buraya!” dedim.

Karım o heyecanla her şeyi unutmuş gibi yanıma yanaştı. Halen şaşkındı. Bana, “İyileştin mi?” diye sorunca, “Evet!” dedim gülerek. Karım o sıra eliyle yarağımı tuttu. Sanki hayatında ilk defa yarak gören gelin gibi davranıyordu. Karıma, “Seni bu gece bağırta bağırta hayvan gibi sikeceğim!” dediğimde, “Tövbe tövbe!” dedi gene eli ağzında gülerek. Sonra da, “Yengen bizde, unutma!” dedi. “Boş ver onu!” dedim bunun üzerine.

Karım yarağımı usul usul sıvazlamaya başladığında gözlerimi kapattım. Büyük zevk alıyordum bu esnada. Karım yatakta kendine uygun bir pozisyon yaratmaya uğraştı bir süre. Üzerindeki elbiseyi, türbanını çıkartmak aklına gelmiyordu o esnada. Kaç zaman sonra ilk defa yarak yiyecekti ve bunun heyecanını yaşıyordu. Yarağımın kafasını aldı ağzına ve emmeye başladı. Kendinden emin bir halde emdi bir süre yarağımı. Aldığım zevkle inliyordum o esnada. Karımsa kendini iyice kaptırmış, “Oğmm, uğmm, oğmm!” sesleri çıkararak yalıyordu yarağımı. Karımın kırmızı rujlu dudakları yarağımın kafasını kırmızıya boyadı bir süre sonra. Ben de, “Iğmm, oğhh, devam et, çok güzel, ohh aşkım, çok güzel!” diyordum sürekli.

Gözlerimin önünde Rabia ve Gonca oynamaya başladı o sırada. Göt yanakları löpür löpür sallanıyor, götlerini birbirlerine vuruyor, vücutlarının her yeri ayrı ayrı sallanıyor, titriyordu. Ben onları koltukta oturmuş izliyordum, çırılçıplaktım. Yarağım kazık gibi olmuş, iyice dikilmişti. Gonca oynamaya devam ankara escort ederken Rabia oturduğum koltuğun önüne geldi ve dört ayaküstüne domalarak zevk sıvıları ile ıslanmış yarağımı eliyle sıvazlamaya başladı, bense olan biteni seyrediyordum sadece.

Gonca gene her yerini titrete titrete oynuyordu salonun ortasında. Elindeki mendili sallıyor, eteğini dizlerine kadar çekip duruyordu. Rabia öne doğru yaklaştı biraz daha ve ardından yarağımı aldı ağzına. Aynı şimdi karımın yaladığı ve emdiği gibi yapıyordu. Gerçekte karım yarağımı yalarken, hayalimde bunu Rabia yapıyordu. İkisinden de aynı inleme sesleri geliyordu. Karım ve Rabia’nın sesleri aynıydı.

Yarağımı vakum gibi çekiyordu ağzında. Ellerini dizlerime atmış, dizlerinin üzerinde aşağı yukarı sallanarak yarağımı boğazına kadar alıyordu. Ağzına boşalacaktım nerdeyse. Deli gibi inlerken vücudumun her yerinin terlediğini hissediyordum. Kalbim küt küt atıyordu. Ağzımdan hırıltılar çıkmaya başlamıştı.

Rabia başını kaldırdığında ağzının kenarları, dudakları yarağımın zevk sıvıları ile iyice ıslanmıştı. Hangisinin hayal, hangisinin gerçek olduğunu artık anlayamıyordum. Acaba şimdi yarağımı yalayan kimdi? Sadece karım, yada sadece Rabia mıydı? Yoksa her ikisi birden mi yalıyordu? Ama benim için bunun önemi yoktu. O esnada ayağa kalktım, Gonca halen oynarken ben Rabia’yı kenardaki masaya domalttım. Rabia adeta masanın üzerine yapışmıştı. Uzun bacaklarını her iki yana iyice açmıştı üstelik. Arkasına geçip dizlerimin üzerine çöktüm. Pembe eteğini alttan tutup beline sıyırınca gördüğüm manzara beni deli etti.

Rabia’nın eteğinin altında beyaz bir ip külot vardı. Arkasındaki ip göt yanaklarının arasından geçiyordu ve demek ki eteğinin altındaki koca göt yanakları kendilerine engel olacak bir külot olmadığından öyle sallanıyordu. İp külotu parmaklarıma doladım ve terlemiş amcığına dilimin ucuyla dokunmaya başladım. Rabia’dan iniltiler gelmeye başladı o esnada. Amında kıl niyetine bir şey yoktu ve hatta karımın sıktığı parfümün kokusunu alıyordum.

Am dudakları etliydi, onları içime çekiyor, dilimle iyice dilliyordum. Rabia’nın inlemeleri de artmıştı. Ellerimle göt yanaklarını sıkıca kavradım ve ayırdım. Hafif kıllı ve bakire olduğu belli olan göt deliği karşımdaydı şimdi. Göt deliği o kadar kıvırma ve çalkalama sonunda epey bir terlemişti. Göt deliğinin ağzına bu kez dilimin ucuyla dokunmaya başladım. Rabia, “Uğhhh!” diyerek kendini kasmaya başladı. Etli göt yanakları bir anda kasıldı ve sertleşti. Ama ben götünde dilimi gezdirmeye devam ettim.

Bir süre sonra da Rabia kendini kasmayı bıraktı. Şimdi bir amını bir götünü dilliyordum. Rabia’nın inlemeleri çoğalıyor, ağzından hırıltı benzeri sesler geliyordu. Amı oldukça sulanmıştı. Dilimin ucuna yapışkan zevk sıvıları gelmeye başlamıştı. Ağzım amıyla bütünleşmişti. Rabia kendini kaybetmiş gibi, “Uğhh, ağhh, çok güzel, oğhh, ığmm!” sesleri eşliğinde deli gibi inliyordu. Götünün yanakları zaman zaman kendini kastığı için sertleşiyor, ama hemen ardından kendini rahat bırakıyordu.

Yarağım kazık gibi olmuştu. Bu şekilde daha fazla devam edemeyecektim. Zaten Rabia da, “Hadi, ağhh, içime gir, ığmm, içime gir!” demeye başlamıştı. Amını yalamayı bırakıp doğruldum, Rabia çoktan hazırdı zaten. Yarağımı kısa bir sıvazlamanın ardından Rabia’nın iyice sulanmış etli amına sokmaya başladım. İp külotu halen üzerindeydi ama bana engel olmuyordu. Amının sıcaklığını ilk anda yarağımın kafasında hissettim. Amı cayır cayır yanıyordu. Ağır ağır amına taşaklarıma kadar girdiğimde, Rabia’dan derin ve şiddetli inlemeler gelmeye başladı, “Oğhh, ığmm!” diye. Rabia kendini kaybetmiş gibiydi. Sanki ağır çekim bir film izliyor gibiydim. Rabia’nın inlemeleri öyle geliyordu kulağıma.

Göt yanaklarını sıkıca tuttum ve amına şiddetle pompalamaya başladım. Rabia’nın göt yanakları deli gibi titriyordu bu esnada ve Gonca da bize bakıyordu, oynamayı bırakmıştı. Hızlı hızlı sokup çıkardıkça amı gittikçe kayganlaşmış ve genişlemişti. Sanki uzun zamandır bir yarak yememiş gibiydi amı. Dayandığı masa üzerindeki tabak çanaklarla birlikte zangır zangır titriyordu. Artık kendimi kaybetmiştim. Rabia’nın göt yanaklarına şiddetli tokatlar atmaya başladım.

Göt yanaklarından çıkan sesler içeride yankılanırken Rabia’nın inlemeleri daha da çoğalıyordu. ‘Şlop, şlop, şlop!’ salonun ortasında dakikalarca bu sesler yankılanıp duruyordu. Bir azalıp bir artıyordu, ama hiç susmuyordu. Büyük zevk alıyordum. O sırada yanımızdaki Gonca elini memelerine atmış, onları yoğurup duruyordu. Elini eteğinin üzerinden amına attı bu kez, Rabia’nın yerinde olmak istediğini biliyordum.

O sırada masanın üzerindeki bardaklardan biri yere düşüp kırıldı. Tam bu sırada da, “Hii, ayy, ağhh, yavaş, Osman, ağhh, yavaş!” sesleri geldi kulağıma. Kendime gelmiştim. Siktiğim Rabia değil karımdı, salonda değil yatak odamdaydım ve Gonca da yoktu. Karım makyaj masasına tutunarak domalmıştı, demek ki gördüğüm hayaldi. Tek ortak nokta karımın gerçekten ip külot giymiş olmasıydı. Makyaj masasından yere karımın parfüm şişelerinden biri düşüp kırılmıştı. Karımın bembeyaz göt yanakları kıpkırmızı olmuştu. Demek ki hayalimde Rabia’nın götünü tokatlarken gerçekte karımın götünü tokatlamıştım.

Şimdi odanın içini yoğun bir parfüm kokusu kaplamıştı. Karım acı ile karışık inlemeler eşliğinde sarsılarak boşaldığında, ben halen devam ediyordum. Terden sırılsıklam olmuştum. Yoğun parfüm kokusu da rahatsızlık vermeye başlamıştı ayrıca. Karım kendisi boşaldığı için, “Hadi, yengen duydu bizi, ağhh, hadi!” demeye başlamıştı şimdi. Gerçekten bu sesleri yengemin duymaması imkânsızdı. Artık daha fazla kasmayı bıraktım ve sarsılarak boşaldım karımın amına. Bir süre daha gidip geldikten sonra da çıktım.

Bugün beşinci defa boşaldığım için artık döl niyetine ne kalmışsa akıttım amına. Amından çıktığım zaman karım bir süre daha domalmış vaziyette kaldı. Ardından, “Ağhh, anacığım!” diyerek ağır ağır doğruldu, belini tutuyordu, “Ay şu yaptığına bak, hayvan, evde misafir var, ne biçim adamsın!” dedi sessizce. Yengemin duymuş olmasından utanıyordu karım. Ben pijamamın altını giyerken, karım da soyunmaya başlamıştı.

Kapıyı açıp banyoya geçtim. Yarağımın kafası kızarmıştı, kalın bir patlıcan gibiydi halen. Yengemin duyup duymadığını, bizi kapının arkasından dinleyip dinlemediğini bilmiyordum. Çünkü sikiş boyunca uzunca bir süre aklım başımda değildi ve de sırtım kapıya dönüktü. Neyse, diyerek duşun altına girdim. Yarağımı, kasıklarımı sabunladım, vücudumu sıcak suyun altına tuttum.

Kurulanıp pijamamın altını giyindim. İçimde külot yoktu, üzerimde de atlet. Banyodan çıktım. Yengem kızların odasında yatıyordu ve kapısı aralıktı. Ayakuçlarıma basarak kapının önüne geldim. Aralıktan başımı uzattım. Yengem alttaki ranzada, yazlık bir pikenin altında yatıyordu. Ama pike kaydığı için sağ kalçası olduğu gibi ortadaydı. Bembeyaz ve etli, dolgun kalçası karanlıkta beyaz bir inci gibi parlıyordu sanki. O yaşta bir kadın yarağımı kaldırmayı başarmıştı.

Odaya döndüğümde karım halen az önceki sikişin yorgunluğunu yaşıyordu. Bana kızgın olduğu belliydi. Karıma sarıldım ve öpmeye, kur yapmaya başladım. Birkaç tatlı sözden sonra karım kızgınlığını atmıştı. Karıma, “Neden ip külot giydin?” diye sordum. “Ne bileyim, elbisenin altından külotum belli olursa daha ayıp olur diye düşündüm!” dedi. Sıkıca sarıldım karıma.

Karım uyumuş, horlamaya başlamıştı. Ben de tam uykuya dalacağım sırada buzlu camın önünde yengemin gölgesi belirdi…

[Osman]

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Bir yanıt yazın